Berlin Tarihi ve Gezilecek Yerler
Berlin, tarihi şekillendiren savaşların başrol oyuncusu Almanya’nın başkenti ve en büyük şehridir. Hem Almanya’nın hem de Orta Avrupa’nın önde gelen gerek politik gerekse kültürel açıdan değerlere sahip şehirlerinden biridir.
Diğer Avrupa ülkelerinin tarihi hayran bırakan mimarisini Berlin de pek görmek mümkün değil. Bunun nedeni iki büyük Dünya Savaşında en güzel binalarını kaybetmiş olması. Yine de kendini çabuk toparlamayı başarmış, görselliğini kaybetmiş olmasına rağmen ruhunu gezdiğiniz sokaklarda hissedebiliyorsunuz.
Berlin’in diğer Avrupa şehirlerinden bir diğer farkı da farklı kültürlerin iç içe geçmiş olması. Herkes istediği kültürü dilediğince yaşayabiliyor. Herkesin en temel hakkı olan ama tam anlamıyla yaşayamadığı özgürlüğü Berlin’de doyasıya yaşayabilirsiniz. Bu özgürlüğün nedeni bence son büyük dünya savaşının çıkış nedeni olan ayrımcılığın hem maddi hem manevi sonuçlarının en çok Berlin şehrinde hissedilmiş olması. Bir daha kesinlikle aynı şeyleri yaşamak istemedikleri için her kesime son derece saygılılar.
Hepimizin için Almanya düzen ve çalışkanlığın vücut bulmuş halidir. Haliyle Almanya’nın başkenti olarak Berlin’in hem şehir planlamasında hem de düzen konusunda iyi olması bizi şaşırtmıyor. Berlin başkent olmasına rağmen hem nüfusu fazla artmamıştır hem de şehir içinde ulaşımı oldukça kolaydır. Berlin halkı genelde şehir içinde bir yerden bir yere gitmek için yaygın olarak bisikleti tercih ediyor. Ayrıca bu kadar düzenli bir şehir tabi ki de dünyanın en yeşil ve temiz şehirlerinden olmayı hak ediyor. Şehir de gezerken bir anda kendinizi orman da gezintiye çıkmış gibi hissedebileceğiniz nadir şehirlerden biridir.
Berlin de tarihi yapılar, müzeler ve tertemiz havasının yanı sıra içinden nehir geçen özellikleriyle gezilecek herkesin kendinden bir parça bulabileceği pek çok nokta bulunmaktadır. Berlin’de 2000’ler sonrası gelişen house müziğin etkisiyle günümüz de trend olan bohem havayı yaşamak isteyenler için ilk durak haline gelmiştir. Berlin’in günümüz ruhunu ve havasını yansıtan geçmiş ağır savaş darbelerini yani geçmişini şefkatle kucaklaması bu bohem havanın ortaya çıkış hikayesidir. Geçmişinden alması gereken dersleri alıp bunları sanata, insan haklarına, şehir içindeki müzik tarzlarına, duvarlarına her şeyine yansıtmayı başarmış bir şehirdir Berlin.
Gezilecek yerlerin arasında aslında artık günümüz beton şehirlerinden sıkılanlar için en güzel alternatif olan şehrin ağaçlarla kaplı olmasıdır. Geldiğiniz zaman özlediğiniz orman havasını geniş ve temiz parklarıyla size öncelikle huzuru sunuyor Berlin.
Berlin ve savaş iç içe geçti dedik tabi ki de Berlin’e gelindiği zaman ilk görülecek yerler şehrin ve İkinci Dünya Savaşının sembollerinden olan Brandenburger Tor yani Brandenburger Kapısı , 18.yy sonlarına doğru yapılmış Nazilerin iktidara gelmesiyle onların sembolü olarak kullanılmıştır. Kapı İkinci Dünya Savaşında oldukça ağır darbeler almış ve savaş sonrası 1961’e kadar kullanıma kapatılmıştır. 1989’da Doğu-Batı Berlin birleştiğinde kapı da tekrardan açılmıştır. Kapının etrafı en çok turist çeken yerlerden birisidir. Bunun nedeni kapının turistleri çekmek için askerler tarafından beklenmesi ve para karşılığında askerlerle fotoğraf çekilebilmeniz.
Almanya’nın meşhur Parlemento Binası ‘Reichstag’ hemen kapının yakınında bulunmaktadır. Burada Parlemento Binası’nın görkemli yapısı da gelen turistlerin dikkatini çekmektedir.
Aynı bölgede bulunan Yahudi soykırımının unutulmaması için geniş bir alan üzerinde Holocaust MemorialyaniHolocaust Anıtıbulunuyor. Bu anıt Almanya’nın birleşmesinden sonra yapılması planlanan yapımında kullanılan beton blokların Nazi yönetiminde zehirli gazı üreten şirket olması nedeniyle aslında Almanların artık geçmişi unutup geleceği birlikte kurmak istediklerinin mesajını veriyor. Geçmişte yapılanlardan Almanlar o kadar pişman olmuş ki şehirlerinde pişmanlıklarını anlatan yapılar görmek mümkün.
Berlin’in temiz havası ve parklarından bahsetmişken park kültürünün özeti ve en somut örneği Tiergartenkarşımıza çıkıyor. Şehrin tam merkezinde büyük bir alan kaplayan park, kışın o soğuğa rağmen spor yapmak ve yürümek isteyenleri kendisinden vazgeçirmiyor.
Hep bahsettiğimiz gibi savaşın etkilerini göreceğiniz kalıntılar Berlin’in sahip çıkılmış değerleri arasında. Bunlardan biri de East-Side Gallery, Berlin Duvarı’ndan kalan yaklaşık 1.3 km’lik bir parçaya yapılan farklı farklı graffitilerden oluşuyor.
Bir diğer tarihi yer eskiden Doğu Almanya – Batı Almanya arasındaki geçiş noktası olarak adlandırılan yer Checkpoint Charlieolarak geçiyor. Şuan ki durumu tamamen simgesel olarak var oluyor. Sağ ve sol taraflarında bayrak tutan Amerikan askerlerini görebilirsiniz. Eğer bu konu ilginizi çektiyse hemen yanında bulunan ‘Haus am Checkpoint Charlie’ müzesini ziyaret edebilirsiniz.
Berlin Duvarının ayakta kalan bir diğer parçası Nazi Terörünü anlatan ‘Topography of Terror’ müzesinin hemen arkasında bulunuyor. Eskiden Gestapoların ana merkezi olarak kullanılan yapı savaşta bombalar altında kalarak yıkılmış bunun yerine bu müze yapılmış.
Kaiser Wilhelm Gedachtniskirche yaniYıkık KiliseBerlin de İkinci Dünya Savaşı izlerini görmeye doyamayanlar için son rota olarak karşımıza çıkıyor. Bu kilise İkinci Dünya Savaşında büyük zarar görmüş ve hala restorasyonu tamamlanmamıştır. İçerisinde İkinci Dünya Savaşını anmak üzere açılmış başka bir bölüm mevcuttur.
Her Avrupa şehrinde rastlayacağınız katedrallerin Berlin’deki ünlü örneği Berliner Dom.Yapımı 1465’lere kadar gidiyor fakat İkinci Dünya Savaşından diğer yapılar gibi kötü etkilenmiş. Tekrardan açılması 1993 tarihine kadar sürmüş. Berlin’in Spree Nehri üzerinde kurulu olan meşhur Müze Adası içerisinde yer almaktadır.
Kültürel gezinin yanında Berlin, alışveriş yapmak, buradan döndüğünüzde sevdiklerinizin yüzünde gülümse bırakacak hatıralar içinde oldukça geniş seçenekleri sizlere sunuyor. Ünlü moda evleri, butikler, ikinci el dükkan ve antikacılar yanı sıra büyük alışveriş merkezlerini ziyaret ederek buralarda alışveriş yapabilirsiniz.
Berlin’in yemek kültürü ile diğer Avrupa şehirleri kadar ünlü olmasa da damak tadınıza mutlaka uyacak birkaç lezzetle öne çıkıyor. Berlin’in en meşhur yemeği üzerine ketçap ve köri dökülerek hazırlanan kızarmış sosis ve yanında patates kızartmasıyla servis edilen Currywurst’tur.
Tatlı olarak günlük şeker ihtiyacınızı karşılayacak bizdeki simit görüntüsünde ama tat olarak çok farklı üzerinde kaya tuzu bulunan dolgulu pasta Berlinerözellikle sabah kahvaltılarında tercih ediliyor.
Berlin de yaşayan Türklerin çoğunluğu düşünülürse gittiğiniz zaman aç kalmanız imkansız. Her sokağında mutlaka Türk lezzetlerine denk gelebileceğiniz bir restoran bulmanız mümkün.
Türk damak tadı demişken özellikle Berlin’in en meşhur dönercisi önünde kuyrukların olduğu gelen herkesin bu lezzeti yemeden dönmek istemediği Mustafa’s Gemüse Kebapburaya geldiğinizde mutlaka uğramanız gereken yerlerden biridir.
Biz Türklerin tarih boyunca süren Alman hayranlığını gerçekleştirmek isterseniz yolunuz mutlaka Berlin’e düşmeli.